Horonun İzinde: Bıçak Horonunun Hikâyesi
Yıllar geçtikçe kültürel mirasımızın değerini daha iyi anlamaya başlıyoruz. Trabzon’da doğup büyümesek de, geleneklerimizi yaşamak ve doğru şekilde aktarmak bizim görevimiz. Özellikle Maçka Horonu ve Maçka Soldoy Bıçak Horonu hakkında bildiklerimizi, yaşadıklarımızı, oynayarak uyguladıklarımızı ve anlatılanları bir araya getirmek, bu kültüre hakkını vermek demek.
Eskiden, Maçka ve çevresinde düğünleri kuran Sevinç Köyü insanlarıydı. Horon konusunda derin bir birikime sahip olduklarını, bugün sergiledikleri estetikten çok daha iyi anlıyoruz. Peki, o zamanlar Maçka halkı başka köylere, ilçelere gidip horon oynama fırsatı bulabilir miydi? Trabzon’un diğer yörelerinde oynanan horonları keşfetme şansları var mıydı? Büyük ihtimalle, farklı illerde ve ilçelerde oynanan horonları sadece büyük şenliklerde veya kutlamalarda görme fırsatı bulabiliyorlardı.
Ne yazık ki halk oyunlarına uzun yıllardır yön veren kişiler, kültürel araştırmalara gereken önemi vermemiş. Bu yüzden, horon hep sadece bir ilçeye aitmiş gibi anıldı. Ancak teknoloji ilerledi, büyük şehirlerde yaşayan üçüncü ve dördüncü kuşak gençler kendi köklerini araştırmaya başladı. Bu süreç, horonun geçmişini daha iyi kavramamızı sağladı.
1950’li yıllarda, Sevinç Köyünden İstanbul’a göç eden Soldoy’lular, horonun ve bıçak horonunun özgünlüğünü korumaya devam ettiler. Horon sadece bir dans değildi; bir kimlikti, bir yaşam biçimiydi. Karadeniz’e özgü bu halk oyununu belirli bir bölgeye aitmiş gibi sunanlar, zamanla bıçak horonunu da araştırmadan, geleneklere sadık kalmadan sahneye koymaya başladılar.
Oysa ki kültürel mirasın korunması için ustalara saygı göstermek gerekir. Bıçak horonu, gerçek sahiplerinden doğru biçimde öğrenilmeli ve geleceğe değerleriyle aktarılmalıdır.
Bıçak Horonunun Ruhunda Ne Var?
Bıçak Horonu birçok farklı bölgede oynanmış olabilir. Ancak unutulmamalı ki, çetelerin ve eşkıyaların sık olduğu dağlık ve ormanlık bölgelerde bu horon daha farklı bir anlam taşıyordu. Zor şartlar altında yaşayan dağ insanı, doğayla iç içe büyüyen sert ve kavgacı karakteriyle yenilgiyi kabullenmeyen bir yapıya sahipti. Bıçak Horonu, bu karakterlerin karşı karşıya geldiği bir meydan okuma gibiydi.
İnsanlar, ateşli silahları olduğu halde neden bıçakla dövüşürlerdi? Çünkü mesele sadece kazanmak değil, beceriyi, gücü ve ustalığı sergileyebilmekti.
Horon ve bıçak kavgası, bir kültürel mirasın parçası olarak görsel bir şölen sunuyordu. Davul ve zurnanın temposu yükseldikçe, bıçak dansının gücü de artıyordu. İki rakip, birbirlerini alt etmek için arenaya çıktıklarında, her hareketleri estetikle birleşiyor, bir dansa dönüşüyordu.
Geçmişte, Bıçak Horonu oynarken kesilen eller, çizilen kollar vardı. Gerçeğe en yakın dans formlarından biri buydu. Ancak zamanla bu sertlik azaldı, horon yumuşak bir forma evrildi. Günümüzde, pek çok eğitimci kendi bildiklerini katarak bıçak horonunu farklı yorumladı ve bu yanlış yönelim, orijinal ruhunu kaybetmesine neden oldu.
Horonu Geleceğe Taşımak
Biz Soldoy’lular olarak, horonun özünü korumanın önemini biliyoruz. Horon sadece oynanacak bir dans değil, yaşanacak bir kültürdür.
Bu kültürün mirasını geleceğe taşırken, sadece gösteri yapmak değil, gerçek hikâyeyi aktarmak gerekiyor
Bıçak Horonu Nasıl Oynanmalı?
Trabzon’un her yöresinde olduğu gibi, horonun başlangıcı yavaş bir tempoyla, Horon Kurma (arttırma) ile başlar. Halkın oynadığı gerçek düzende bu temel kural geçerlidir. Bıçaklar, oynayanların sağ ve sol ellerinde, bıçak sapı avuç içinde olacak şekilde tutulur. Bıçağın ucu arkaya bakar ve bıçak, kola, bileğe ve dirseğe kadar yapışık bir şekilde durmalıdır. Bu sırada bıçak, diğer elle asla düzeltilmemelidir. Oynayan kişi, bıçağa olan hakimiyetini tek elle rakibine kabul ettirebilmelidir.
Unutulmamalıdır ki horonun bir tek ve gerçek düzeni vardır: Düz Horon. Tüm güzellik ve süslemeler, melodinin eşliğinde, bütünlüğü bozmadan, vücut, ayaklar ve dizlerin uyumuyla en üst seviyede sergilenmelidir.
Horon kurma, düz horonun yavaş yavaş oynanmasıdır. Gösteri amacıyla sonradan eklenen gereksiz figürlerden kaçınılmalıdır. Melodi hızlandıkça, horon oynayanlar da aynı tarz ve bütünlük içinde, balık tasviri gibi yukarıdan aşağıya, vücut estetiğini de katarak, sağa ve sola ritmik, ahenkli titremeyle (Sıksara-Sera-Sıksaray) hareket ederler. Kollar yukarıda oynanırken, aynı güzellik içinde dinlenme komutuyla aşağıya indirilir (Yenlik-Ufak-Rahat). Bu sırada sağa sola dönerek, ağır tempoyla ritim içinde vücut estetiği sağlanır. Ayaklar ritmik titremeyle oynar, ancak yerden çok kalkmaz. Topuk ve burun vurulmaz; yürüyüşte olduğu gibi rahat ve esnek olunmalıdır.
Gösteri yapanlar, iki farklı savaşçı olarak kabul edilmelidir. Gösterinin bütünlüğü, müzikle bire bir uyum içinde olmalıdır. Melodi kıvraksa kıvrak, sertse sert hareketler yapılmalıdır. Özellikle davul ve zurna eşliğinde oynanan horonlar, çok daha coşkulu bir atmosfer yaratır. Horoncuların beraber hareket etme özelliği, horonun kısımlarında üst düzeyde olmalı; horonun bütünlüğü bozulmadan, her bir horoncunun vücut ve ayak tavırları rakibine ve seyirciye farklı bir estetik sunmalıdır. Vücut ve bıçakla yapılan kıvrak hareketler, rakibe üstünlük sağlarken izleyiciye görsel bir şölen sunar.
Bıçaklar, Maçka Sevinç (Soldoy) Köylerinde oynandığı gibi, havada sert çizgiler ve kavisler çizerek hareket ettirilmelidir. Gözler, her çarpışmada rakibinden asla ayrılmamalıdır. Bıçak tutmayan el, belin arkasına alınarak bıçak darbelerine karşı korunmalıdır. Rakibe tam hedef olmamak için vücut, bıçak sallarken hafifçe sağa veya sola dönmelidir. Bıçak sallama mesafesi, kol boyundan uzun olmalıdır. Vuruşlar önce uyarı niteliğinde, ardından gerçek darbe şeklinde yapılır. Layıkıyla oynandığında, seyir zevki yüksek ve son derece etkileyici bir gösteri ortaya çıkar.
Yıllar geçtikçe kültürel mirasımızın değerini daha iyi anlamaya başlıyoruz. Trabzon’da doğup büyümesek de, geleneklerimizi yaşamak ve doğru şekilde aktarmak bizim görevimiz. Özellikle Maçka Horonu ve Maçka Soldoy Bıçak Horonu hakkında bildiklerimizi, yaşadıklarımızı, oynayarak uyguladıklarımızı ve anlatılanları bir araya getirmek, bu kültüre hakkını vermek demek.
Eskiden, Maçka ve çevresinde düğünleri kuran Sevinç Köyü insanlarıydı. Horon konusunda derin bir birikime sahip olduklarını, bugün sergiledikleri estetikten çok daha iyi anlıyoruz. Peki, o zamanlar Maçka halkı başka köylere, ilçelere gidip horon oynama fırsatı bulabilir miydi? Trabzon’un diğer yörelerinde oynanan horonları keşfetme şansları var mıydı? Büyük ihtimalle, farklı illerde ve ilçelerde oynanan horonları sadece büyük şenliklerde veya kutlamalarda görme fırsatı bulabiliyorlardı.
Ne yazık ki halk oyunlarına uzun yıllardır yön veren kişiler, kültürel araştırmalara gereken önemi vermemiş. Bu yüzden, horon hep sadece bir ilçeye aitmiş gibi anıldı. Ancak teknoloji ilerledi, büyük şehirlerde yaşayan üçüncü ve dördüncü kuşak gençler kendi köklerini araştırmaya başladı. Bu süreç, horonun geçmişini daha iyi kavramamızı sağladı.
1950’li yıllarda, Sevinç Köyünden İstanbul’a göç eden Soldoy’lular, horonun ve bıçak horonunun özgünlüğünü korumaya devam ettiler. Horon sadece bir dans değildi; bir kimlikti, bir yaşam biçimiydi. Karadeniz’e özgü bu halk oyununu belirli bir bölgeye aitmiş gibi sunanlar, zamanla bıçak horonunu da araştırmadan, geleneklere sadık kalmadan sahneye koymaya başladılar.
Oysa ki kültürel mirasın korunması için ustalara saygı göstermek gerekir. Bıçak horonu, gerçek sahiplerinden doğru biçimde öğrenilmeli ve geleceğe değerleriyle aktarılmalıdır.
Bıçak Horonunun Ruhunda Ne Var?
Bıçak Horonu birçok farklı bölgede oynanmış olabilir. Ancak unutulmamalı ki, çetelerin ve eşkıyaların sık olduğu dağlık ve ormanlık bölgelerde bu horon daha farklı bir anlam taşıyordu. Zor şartlar altında yaşayan dağ insanı, doğayla iç içe büyüyen sert ve kavgacı karakteriyle yenilgiyi kabullenmeyen bir yapıya sahipti. Bıçak Horonu, bu karakterlerin karşı karşıya geldiği bir meydan okuma gibiydi.
İnsanlar, ateşli silahları olduğu halde neden bıçakla dövüşürlerdi? Çünkü mesele sadece kazanmak değil, beceriyi, gücü ve ustalığı sergileyebilmekti.
Horon ve bıçak kavgası, bir kültürel mirasın parçası olarak görsel bir şölen sunuyordu. Davul ve zurnanın temposu yükseldikçe, bıçak dansının gücü de artıyordu. İki rakip, birbirlerini alt etmek için arenaya çıktıklarında, her hareketleri estetikle birleşiyor, bir dansa dönüşüyordu.
Geçmişte, Bıçak Horonu oynarken kesilen eller, çizilen kollar vardı. Gerçeğe en yakın dans formlarından biri buydu. Ancak zamanla bu sertlik azaldı, horon yumuşak bir forma evrildi. Günümüzde, pek çok eğitimci kendi bildiklerini katarak bıçak horonunu farklı yorumladı ve bu yanlış yönelim, orijinal ruhunu kaybetmesine neden oldu.
Horonu Geleceğe Taşımak
Biz Soldoy’lular olarak, horonun özünü korumanın önemini biliyoruz. Horon sadece oynanacak bir dans değil, yaşanacak bir kültürdür.
Bu kültürün mirasını geleceğe taşırken, sadece gösteri yapmak değil, gerçek hikâyeyi aktarmak gerekiyor
Bıçak Horonu Nasıl Oynanmalı?
Trabzon’un her yöresinde olduğu gibi, horonun başlangıcı yavaş bir tempoyla, Horon Kurma (arttırma) ile başlar. Halkın oynadığı gerçek düzende bu temel kural geçerlidir. Bıçaklar, oynayanların sağ ve sol ellerinde, bıçak sapı avuç içinde olacak şekilde tutulur. Bıçağın ucu arkaya bakar ve bıçak, kola, bileğe ve dirseğe kadar yapışık bir şekilde durmalıdır. Bu sırada bıçak, diğer elle asla düzeltilmemelidir. Oynayan kişi, bıçağa olan hakimiyetini tek elle rakibine kabul ettirebilmelidir.
Unutulmamalıdır ki horonun bir tek ve gerçek düzeni vardır: Düz Horon. Tüm güzellik ve süslemeler, melodinin eşliğinde, bütünlüğü bozmadan, vücut, ayaklar ve dizlerin uyumuyla en üst seviyede sergilenmelidir.
Horon kurma, düz horonun yavaş yavaş oynanmasıdır. Gösteri amacıyla sonradan eklenen gereksiz figürlerden kaçınılmalıdır. Melodi hızlandıkça, horon oynayanlar da aynı tarz ve bütünlük içinde, balık tasviri gibi yukarıdan aşağıya, vücut estetiğini de katarak, sağa ve sola ritmik, ahenkli titremeyle (Sıksara-Sera-Sıksaray) hareket ederler. Kollar yukarıda oynanırken, aynı güzellik içinde dinlenme komutuyla aşağıya indirilir (Yenlik-Ufak-Rahat). Bu sırada sağa sola dönerek, ağır tempoyla ritim içinde vücut estetiği sağlanır. Ayaklar ritmik titremeyle oynar, ancak yerden çok kalkmaz. Topuk ve burun vurulmaz; yürüyüşte olduğu gibi rahat ve esnek olunmalıdır.
Gösteri yapanlar, iki farklı savaşçı olarak kabul edilmelidir. Gösterinin bütünlüğü, müzikle bire bir uyum içinde olmalıdır. Melodi kıvraksa kıvrak, sertse sert hareketler yapılmalıdır. Özellikle davul ve zurna eşliğinde oynanan horonlar, çok daha coşkulu bir atmosfer yaratır. Horoncuların beraber hareket etme özelliği, horonun kısımlarında üst düzeyde olmalı; horonun bütünlüğü bozulmadan, her bir horoncunun vücut ve ayak tavırları rakibine ve seyirciye farklı bir estetik sunmalıdır. Vücut ve bıçakla yapılan kıvrak hareketler, rakibe üstünlük sağlarken izleyiciye görsel bir şölen sunar.
Bıçaklar, Maçka Sevinç (Soldoy) Köylerinde oynandığı gibi, havada sert çizgiler ve kavisler çizerek hareket ettirilmelidir. Gözler, her çarpışmada rakibinden asla ayrılmamalıdır. Bıçak tutmayan el, belin arkasına alınarak bıçak darbelerine karşı korunmalıdır. Rakibe tam hedef olmamak için vücut, bıçak sallarken hafifçe sağa veya sola dönmelidir. Bıçak sallama mesafesi, kol boyundan uzun olmalıdır. Vuruşlar önce uyarı niteliğinde, ardından gerçek darbe şeklinde yapılır. Layıkıyla oynandığında, seyir zevki yüksek ve son derece etkileyici bir gösteri ortaya çıkar.